BOŞLUKTA, BOŞLUKLA

Bekir Kıraç’ın “Simya” sergisindeki fotoğrafları geniş boşluklar içeriyor. Bu boşluklar içeren beyaz zemindeki imgeler, sizi var olan dünyadan bilinemez olana doğru bir yolculuğa çıkartıyorlar. Görünür/görünmez, bilinir/bilinmez olan boşluk ve doluluk diyalektiğiyle karşımızda. Boşluk, sizi ve dışınızda olanı bir tür bütünlüğe ulaştırıyor. Ya da diğer bir deyişle bütünselliği ve parçalı olmayı aynı anda içeren bir felsefeye. ** Çoğumuz bulutlara bakar ve onların şekillerini dünyadaki insanlara, canlılara ya da eşyalara benzetiriz. Bekir Kıraç bu projesinde, aynı bulutlara bakma oyunu gibi, bize katı göndermelerde bulunmaktansa, simgesel, dönüşlü ve geçişli bir imajlar bütünü sunuyor. Anlamın statik olmadığı bu sunum sanatçıyı batının anlam üretim geleneğinde değil, doğunun daimi olarak değişen anlamlandırma geleneği içerisinde görmemizi gerektiriyor. Bir anlam kendini başka bir biçimde bulurken, ilgili biçim başka bir düzenlemede başka bir anlama gelebiliyor. Bu da sergiyi çizgisel değil, döngüsel bir bağlamda okuyabilmemizi sağlamaktadır. ** Sonsuzluk ve asla erişilmeyecek olana dair bir sezgiselliktir, karşılaştığımız. “Simya” serisi aynı zamanda meditatif bir yapıyı içermektedir Bu meditasyon Samsara’dır; yani ölüm ve yeniden beden bulma döngüsüdür. Zira bütün varlıklar bu yaşam döngüsünde yer alır. ** Bu imajlarda kaybolun! Çünkü dünya bildiğinizden çok daha büyük. Sahip olduğunuzu düşündüğünüz nesneleri ve imgeleri kaybedin. Kaybettiğiniz zaman inanın çok daha zenginleşeceksiniz.