Doğukan Çiğdem, Summart Sanat Merkezi Galerisi’ndeki Taş, Hayvan, İnsan serisiyle insan
ve diğer varlıklar arasındaki farklı hafızalara dair şüphelerini derinleştirmeye devam ediyor.
Dünyanın bir mekan ve imge olarak görünür olmadığı, toprağın ve taşın birer varlık olarak
insan imgeleminde yerini koruduğu, hayvanın bir dünya kurucu olarak insana pratik imkanlar
sağladığı bir dünyanın resmine davet ediyor sanatçı.

Uzun süredir toprağın, taşın ve bitkinin dünyasına yolculuk yapan Doğukan Çiğdem, insanın
bu dünyalar içindeki varolma serüvenini saplantı derecesinde kurcalamaktadır. Varlığın
hiyerarşik olmayan konumlanışını, inancın ve yaratılış söylemlerinin dışında, çoklu türler
üzerinden çalışmalarına yansıtmaktadır. Önceki dönem çalışmalarında Anadolu ve
Mezopotamya’nın arkeolojik alanlarını gözlem altına alan sanatçı, yeni serisinde ise Lübnan,
Ürdün, İsrail ve Filistin’deki alanlarda yaptığı gezilerden ve gözlemlerle karşımıza
çıkmaktadır. Bu alanlarda edindiği birikimi başka bir gözün merceğinden dışarı taşımaktadır.
İmgelerinde peşini bırakmadığı varoluşa dair sıkıntıların ve çözülmelerin izlerini görünür
kılmaktadır.
Sanatçı daha önce Âdem serisiyle başladığı sorgulamada; insanın keşif ve yaratım
potansiyellerini teolojik bir okumanın ters yüz edilmiş hali ile bize sunmuştu. Âdem’le,
insanın toprakla veya diğer canlı topluluklarıyla henüz mesafelenmediği bir dünyanın
ekolojik ve anonim tezahürlerini praksis düşüncesine dayanarak sorgulamıştı.
Cinsiyetsiz ve türsüz Âdemleri zaman ötesi bir tahayyülle düşünebileceğimizi
göstermişti. Adem olan sadece insan olamazdı sanatçının düşünsel hakikatinde. Herkes
ve her şeyin bir Âdem olduğu bütüncül bir dünya tasviri…
Çok Uzun Sürmüş Gece’de ise insan tecrübesinin, mülkiyet ve yerleşikleşme arzusuyla,
hem kendi türüyle hem de diğer türlerle arasına koyduğu mesafenin ilk işaretlerini
vermişti. Zaman algısının varlıklar arasında, insan eliyle, bir tür yabancılaşmaya yol
açtığına işaret ediyordu sanatçı. Bugünün doğu-batı veya ileri-geri diye tabir edilen
coğrafik ve siyasal tezahürlerini zaman algılarındaki kırılmaya bağlamıştı. İnsanın
insan’ı keşfetmesi ve bundan doğacak tahribatların erken işaretleriydi bize sunduğu
Çiğdem’in.
İnsanı henüz tamamlanmamış ve asla tamamlanmayacak grotesk bir imge ile düşünen
Çiğdem, Taş, Hayvan, İnsan sergisinde belirgin bir şekilde bakışı (gözü) öne çıkarıyor.
Temelde basit bir canlı olan insanın, kütle halindeki bir bedenin, hareket içinde devinen bir
varlığın dünyaya bakışında genelleşmiş bir kaygı keşfediyor. Semboller, mühürler,
adlandırmalar, tasnif etmeler ve bugüne evrilen teknoloji; savunmacı, somut bir kaygının
işaretleri olarak biçimleniyor. İlerlemekten; sürekli büyümekten kambur haline gelmiş, şişmiş
bir dünya resminde büyümüş ayaklarıyla toprakta basılacak yer bırakmayan varlığın kaygılı
gözleri…
Küratör: M. Wenda Koyuncu
Tarih: 30 Eylül 2020
Yer : Summart Sanat Merkezi
Seyrantepe, Fazıl Kaftanoğlu Cad. Summa Plaza No:3, 34396 Sarıyer/İstanbul